Dış Ticaret’de Yeni Pazarlar

Yaklaşık bir yıl kadar önce; ülke gündemini uzun süre meşgul eden bir konuyu tartışmıştık; Eksen Kayması. Ülkemizin dinamikleri yavaş yavaş doğuya doğru kaymaya, ve ihracatçılarımız da gözlerini farklı pazarlara açmaya başlamıştı. Bazıları bu kaymanın çok tehlikeli olduğunu bazıları ise gerekli olduğunu savunup durdu. Bende o sıralarda yazmış olduğum bir yazıyla bunun ne zorunluluk ne de gereklilik değil kürselleşmenin getirdiği ve günün birinde gerçekleşmesi gayet muhtemel bir durum olduğunu söylemiştim. Önemli olan sürecin doğruluğunu tartışmak değil, süreci nasıl iyi yönetebilirizin cevabını vermekti.

Aradan çok değil 1 yıllık bir süre geçti ve malum kayma iyiden iyiye etkisini gösterir oldu. Şirketlerimiz doğuyla daha fazla haşır neşir olmaya ve daha fazla dostluk ilişkileri kurmaya başladı. Tabi arada Batılı ülkelerle yaşadığımız olumsuz durumlar halkımızı da o taraflara doğru iyice çekingen bir hale getirdi.

Uluslar Arası Ticaret’de Toplum Davranışları

Fransa; sözde ermeni soykırımını  inkar edenlere cezai yaptırım uygulanmasını öngören yasayı tartışırken, vatandaşımız fransız marketine gitmemeye ve ürünlerini almamaya özen gösterdi. Danimarka ve İsveç‘de de Peygamberimize hakaret içerikli karikatür çizenlere hükümet tepki vermeyince bu ülkelerinde mallarını protesto etmeye başladık. Okyanus ötesinde papazın biri Kur’an-ı Kerim’i yakmaya kalkışınca zaten ABD‘ye olan güvensizliğimiz yeniden canlandı derken, bir de bakmışız ki öte tarafta edebiyle ticaretini yapan başka ülkeler hali hazırda bizi beklemekteler, e bizde köken itibariyle eski topraklarımız olduğundan sebep içimizde ki sıcaklıkla doğuyla daha fazla yakınlaşmaya, müslüman ülkelerle de daha fazla ticaret yapmaya başladık.

Bu durumun oluşmasında Ülkemizin bulunduğu coğrafyada gittikçe artan güvenilirliği de oldukça etkili oldu tabi. Hükümetler bazen güvenmese bile halklar bize inanmaya başlayınca komşularımızla ve bulunduğumuz coğrafyada ki ülkelerle ilişkilerimiz artmaya, ticaretimizde gelişmeye başladı. Kuzey Irakta şu an faaliyet gösteren yabancı şirketlerin yarısından çoğu Türk. Çünkü orada en büyük senet verilen söz. Ne güzel ki onları sözümüzün eri bir toplum olduğumuza inandırmışız. Geçen yıla göre İran‘a olan ihracatımız tam %513 artış gösterdi (bunun çok büyük bir kısmı Altın ihracı oluşturuyor). Yani her ne kadar birileri savaş senaryoları kuruyor olsa da ticaretimiz İran ve diğer bölge ülkeleriyle hız kesmeden artmaya devam ediyor.

Ekonomi Bakanımızın açıkladığı verilere göre en çok ihracat yaptığımız ülkeler sıralamasında Almanya ve İngiltere başı çeken diğer ülkelerden. Ayrıca Rusya ile de aynı durum söz konusu. Geçtiğimiz yıl İhracatımızın yaklaşık %45‘lik kısmı AB ülkelerine iken, bu yıl oran %36‘lara kadar düştü. Şüphesiz bu durumun yaşanmasında AB üyesi ülkelerin içine düştüğü dar boğaz büyük bir sebep. Yine de ne olursa olsun veriler bizi yanıltmıyor; her ne kadar ülkemizde hala Batıya kültür secdesine yatanlar olsa da şirketlerimizin gözü yavaş yavaş açılmaya ve yüzleri doğuya dönmeye başlıyor.

Lojistikte Rotayı Kaydırmak

Küresel Ticaret ülkemiz için farklı piyasalara kaymaya başladıkça, taşınan ürünlerin güzergahı da o pazarlara doğru dönmek durumunda. İşte bu nokta da biz Lojistikçilere büyük bir sorumluluk düşüyor. Uluslararası ticaret yapan firmalarımız dış ticarette baş rolü oynarken bizler de en iyi yardımcı oyuncu olarak bu süreçte güzel bir şekilde rol almak durumundayız. Yabancı ülkelerle yapılan ticarette, yeni açılan pazarlarda firmalarımızın tabiri caizse yol arkadaşı olmak durumundayız.

Tabi  ki bu durum göründüğü kadar kolay değil. Yıllarca Avrupa‘ya çıkan sürücümüze artık güzergahın Irak, İran demek olmaz. Nasıl ki AB ile ticaretin belli kuralları varsa yeni pazarlarında kendine göre bir işleyişi ve mevzuatı var. Biz her ne kadar bu süreci görmemeye çalışsakta tünelin sonu farklı coğrafyalara açılıyor.

Gel gelelim bu değişim sadece kişiler bazında kalmayacak. Zamanla hem sektördeki firmalar, hem yöneticiler, hem de devlet kademesinde bu işlerin sorumluları da kendilerini bu yeni pazarlara en iyi şekilde açmak ve orada kalıcılığı sağlamak adına değiştirmek zorundalar. Süreç ne kadar uzun olursa olsun bu değişimi en iyi şekilde yönetecek olanlar gelecekte en çok kazananlar olacak.

Bu nokta da en büyük sorumluluk Lojistik firmalarımıza düşüyor. Yıllarca gittikleri fabrikalar kapandıkça kendilerine yeni rotalar bulmak zorunda olacaklar. Bu sebeple değişimin hangi noktalara doğru kaydığını iyi bir şekilde tahmin etmek ve buralara doğru akıllı yatırımlar yapmak durumundalar. Sadece güzergahlarını değil kendilerini de değiştirmek zorundalar. Artık sadece Avrupalı gibi değil; İranlı, Iraklı, Arap ve hatta Çinli gibi düşünmemiz gerekiyor.

Haliyle bu durum yeni girilen pazarlar da kaynaklarımızın da değişmesine sebep olacak. Belki yüklerimizi farklı şekillerle taşımak, farklı yerlerde depolamak

durumunda kalacağız. Sadece komşu pazarlar için değil, yeni yer alacağımız her nokta için kendimizi gerektiği şekilde değiştirmek durumundayız. Belki çalışanlar için bile İngilizce bilmenin yanında, Arapça, Hintçe konuşabilmek; bir Çinliyi anlayabilmek en azından hem bizim hem de çalıştığımız firmalar için büyük bir seçim sebebi olacak. Karşımıza çıkacak her farklı duruma hemen adapte olmayı, her sorunu nasıl kavrayıp çözmeye çalışacağımızı iyice öğrenmek durumundayız.

Dış Ticaret ülkeler arası gerçekleşen her olaydan etkileniyor. Bir kaç yıl önce Suriye ile olan ilişkilerimizin şu anda geldiği durum ortada. Bu da demek oluyor ki Uluslar arası konjonktür her durumda ve farklı şekiller de değişmeye müsait. Önemli olan bu değişimlere hızlıca ve doğru bir şekil de reaksiyon gösterebilmek. Sonuç olarak yeni çıkılan her yolcuğun bazı zorlukları var. Şimdi zaman bu zorluklara katlanıp, üstesinden gelme zamanı. Eğer ki bu süreci iyi bir şekilde yönetebilirsek yine en karlı çıkacak olan taraf biz olacağız.

 

 

Lütfen Görüşünüzü Bizimle Paylaşın