Lojistikte Farkındalık Oluşturmak

Okulun ilk yıllarında taşıma modlarını öğrenirken liseden kalma ezberci anlayışın devamı niteliğinde, taşıma şekillerini ilk yapım maliyetlerine, hızlarına ve süresine göre kategorilendirmiştik. O günden beri aklımın almadığı bir çok şey var hala. Kimse kusura bakmasın ama ezber bozan şeyler hepsi.

Demiryolu için ilk yapım maliyetleri yüksek diyerek hala neden gelişemediğinin altından çıkıvermiştik hemen. Hani biraz da eskinin, bir de baba mesleklerinden olduğu için, kamyonculuğu severiz hattı zatında gelişmiş bir karayolu ağından bahsedip dururduk. Aramızda kalsın havayoluna hiç bulaşmamıştık bile. Uçağı para; havalimanı, yapımı, işletmesi de para ya ondan herhalde. Zaten 3 tarafı denizlerle çevrili bir ülke olmadığımızdan dolayı o tarafa da pek dönmemişiz yüzümüzü… ‘Karayolu yeter, çektiğim çile yollardan beter.’ kamyon arkası yazısı şeklinde nakliyeciliği günümüz modern ismiyle lojistiğin sınırlarını çizivermişiz kendimizce eskiden.

Ama gün geçti, devir değişti. Sen ne kadar yerinde kalmak istesende Dünya artık o eski; azıcık aşım, ağrısız başım dünyası değil. Herşey birbiriyle öyle entegre olmuş ki bu kadarı yeterli desen öte taraftan açık verir olmuşuz hep. Bende her ne kadar yaşım itibariyle eski olmasam da geçmişten günümüze ülkemizde ki anlayışı bu şekilde değerlendirmişimdir.

Teknolojiyle Barışık Olmak

Şimdi şöyle bir bakıyorum da sektörümüz içinde böyle gelişivermiş her şey. Benimde memleketim olan ülkemizin kuzeyi babadan gelme müteahhitiz hepimiz ya habire yollar yapıp durmuşuz. Sanki insanlar dahil mallar, eşyalar sadece karayolunda taşınacak zannetmişiz galiba. Oysa ki  Kombine ve Multimodal taşımacılıktan, Ro-Ro ve Ro-la’ lardan  bahsediyoruz artık, ve kullanıyoruz da. Ama ne kadar ne şekilde ve hangi teknolojiyle orası tartışılır.

Hep diyoruz zaman teknoloji çağı diye ama biz ne kadar içinde yaşadığımız zamanla barışığız onun bir muhasebesini pek yapmıyoruz. Malesef bizim sektörde de fazlasıyla geçerli bu. Sektör de irili ufaklı 2000’e yakın şirket olduğu tahmin ediliyor. Peki bunların yüzde kaçı acaba müşterilerine olması gereken minimum standartlarda hizmet veriyor? Ya da hep dert yandığımız ilk yapım maliyetlerinden dolayı devletimiz bu sektöre ne kadar yatırım yapıyor? Duble yolların dışında konuşuyorum. 2023 de 500 milyar dolarlık ihracat hedefimiz var mesela. Şimdi düşünüyorum o rakamı bulsak içinde bulunduğumuz bu şartlar altında nasıl taşınacak bunca mal sağa sola? Hadi yatırımlar arttı teşvikler cabası yerli üretici nasıl bulacak o rakamı? Gel gelelim her daim dış ticaret açığı veren bir ülkeyiz, 500 milyar dolarlık ihracat yaptık, peki ithalat da kaçı göreceğiz? Sorular böyle uzayıp gidiyor işte.

Ne güzel demiş eskiler; ‘Ayağını yorganına göre uzat.’ diye. Bu sebeple bende diyorum ki öyle fazla ütopik düşünmeye gerek yok. Önce bir kendimizi bilelim ve tartalım. Hedef koymak tabi ki güzel bir şey ama biraz da olsa mantıklı davranalım. Mevcut şartlar altında neler yapabileceğimizi bir gözden geçirelim. Kaldı ki bu işi yapacağız ve kendimizden eminiz; alt yapısını oluşturmaya çalışalım.

Neler Yaptık, Neler Yapmalıyız

Yine de bazen çökse de duble yollarımız var, iyi kötü AGR’ ye de tarafız; yani işler karada bir şekilde ilerliyor. Bir kaç büyük limanımız sayesinde dış ticaretimizin büyük bir kısmını da limanlardan sağlıyoruz. Havayolunda mazeret kabul ederim çünkü bu alanda Dünya’ dan çok da geride sayılmayız, sonuçta her zaman kullanabileceğimiz bir yol değil ama gel gelelim şu Demiryolu yok mu? Her aklıma geldiğinde nasıl da hayıflanıyorum kendimce. Ah diyorum Almanya’nın yarısı olabilsek keşke  bu alanda. Ama malesef durum bence çok vahim. Ne büyük ironidir ki küçümsediğimiz ecdadın yaptığı demir yollarını kullanıyoruz yeri geldiğinde ve hala sadece yolcu taşınır diye düşünüyoruz galiba ki o yönde yatırımlar gerçekleştiriyoruz. Demiryolunu başka bir yazımda ayrıca irdelemeyi düşünüyorum zaten.

Konuyu aslında biraz dağıttım ama kısaca toplamak en güzeli. Artık işleri biraz daha profesyonelleştirmenin zamanı geldi. Az önce 2000’e yakın şirket olduğunu söyledim. Açıkçası bu piyasa yapısı için çok büyük bir rakam, tabi ki arada bir sürü küçük firma var ama bir şekilde ya bunları birleştirmeli ya da konsolidasyona gitmeli. Eğer ne kadar entegre bir hizmet verirse sektör o kadar çabuk büyür. Hep karayla yürümez yani. Diğer alanlarda da bir şeyler yapmanın zamanı geldi de geçiyor. Limanların sayısını arttırmak sonraki iş ama önce olanların kapasitesini ve işlerliliğini arttırmalıyız. Yoğun olarak ticaret gerçekleştirdiğimiz alanların demiryolu bağlantısını yapmak da ayrı bir öneme sahip. Yurt içinde yaptığımız taşımacılığın %90’ından fazlası karayla. Ne olacak Anadolu’nun büyük ovalarında trenlerle yapabilsek iç taşımayı? Yolun başında olsaydık belki söyleyeceklerimiz daha farklı olurdu ama söylenecek bir gerçek var ki o da şu an da bulunduğumuz konumdan daha ilerilerde olmalıydık. Yine de geç kaldık sayılmaz. Başlıkta da söylediğim gibi artık bir farkındalık oluşturmanın zamanı geldi ve geçmeden bir şeyler yapmalı.

 

Lütfen Görüşünüzü Bizimle Paylaşın